13 Eylül 2009 Pazar

2 aylık tembellik sonu




















2 aydır kızımızla ilgili bir şeyler yazamıyoruz. Bunun sebebi hem çok yoğun çalışmamız, hem tatile çıkmamız hem de tembellik etmemiz. 2 ayda o kadar çok şey birikti ki anlatmakla bitmez. Öncelikle kızımız tel sarar ve alkış yapmaya başladı :) 8. ayda 8.250 kg olması gereken kızımız 9.550 kg olarak anneanne ve babaannesinin çabalarını boşa çıkartmadı.
İsmail dedesini tamamen oyun arkadaşı olarak gören kızımız dedesinin "gel gidelim" sözünü duyar duymaz kollarını ona uzatıveriyor.
Bilgeyle kızımı Ayvalık'a gönderdikten sonra evdeki ilk gece benim için çok kötüydü. Ne evde uyurken nefes alışverişini dinleyip yüzünü seyredeceğim bir kızım ne de sarılıp uyuyacağım eşim vardı....
Geceleri kalktığımızda hem kızımız korkmasın hem de biz uyku sersemliğiyle sağa sola çarpmayalım diye bir gece lambası yakıyoruz. İlk gece o lambayı yakmadan uyuyamadığımı itiraf etmeliyim.
Ayvalığa Bilgeyle kızımı almaya gittiğimde ise babamların yazlığı bir çocuk bahçesine çevirdiklerini gördüm. Salıncak, küçük bir şişme havuz, tavana asılı bir bebek yatağı, komşudan ödünç alınmış ve yatak odamıza konulmuş ikinci bir bebek yatağı, bir sürü oyuncak, elbise, bebek bezi.... Bahar, etrafında dolaşan annesi, teyzem, babaannesi ve ninesinin yanısıra bir de onu kucağından indirmeyen dedesiyle kocaman bir sevgi çemberi içerisindeydi.
2 günlük tatilden bir şey anlamadan İzmir havalimanından dönerkense babamın hayatı boyunca hiç bu kadar hüzünlendiğini görmemiştim.
Bu iki ay içerisinde Bahar bayağı bayağı bebeklikten çıktı ve çocuk olma yolunda ilerliyor.
Artık kendi kendine oturabiliyor, hatta minik desteklerle koltuğa dayanarak durabiliyor veya yürüyebiliyor. Eğer sarkan bir örtü görürse hemen çekip üzerindekilerle beraber indiriyor.
Arabasından ana kucağını çıkartıp puseti koyduk. Bu da annesini biraz hüzünlendirdi. "Kızımız artık iyice büyüdü" dedi.
Bu arada çok şanslı bir anne babayız çünkü kızımız suyu çok seviyor. Denizden çıkmak istemedi. Güneşten onu her ne kadar korusak ve uygun saatlerde denize gitsekte biraz yanıp kara kız oldu.

Bu arada bloğu okuyanlara küçük bir not: İzmire giderken Pegasus hayatımdan gördüğün en kötü hava hizmetini sundu. Hostesler "lütfen" kelimesini bilmiyordu ve inişi çok kötüydü. Uçaktaki koltuklardan biri bile kırıktı! Dönerken Sun Express'le uçtuk ve çok memnun kaldık.

1 yorum:

ELÇİN'İN YERİ dedi ki...

bu kadar ara vermeyin lütfen.minik kuzunun maceralarını merak ediyorum :)

bu arada bütün yazıları okudum.allah hiç bir zaman bozmasın bu mutluluğunuzu

minik prensesin boynundan öpüyorum :)

sevgiler